28 Nisan 2019 Pazar

Ağaçtan düşen yaprak rüzgarın oyuncağı olurmuş.


                                              Derler ya,
              Ağaçtan düşen yaprak rüzgarın oyuncağı olurmuş.
        Hayatla mücadelen tutunduğun  daldan düşene kadardır..
                       Sonrası rüzgar nereye, sen oraya.



Derler ya,
Ağaçtan düşen yaprak rüzgârın oyuncağı olurmuş.
Hayatla mücadelen tutunduğun  daldan düşene kadardır..
Sonrası rüzgâr nereye, sen oraya.
Ömür; elini tutturmayan yaramaz bir çocuk gibi,
Her şeyi zamana bırakmayın..
Çünkü zaman kimseyi sağ bırakmıyor.
Bu dünyada hepimiz ayrı birer masalız aslında;
“Bir varmışla” başlayıp, “Bir yokmuşla” biten.
Oluruna bıraktım artık, gelişi güzel yaşıyorum hayatı.
Denk gelirse mutlu oluyorum, gelmezse canı sağ olsun.
Aslında herkes sevdiği insana bakarmış gibi baksa hayata;
Belki de hayat, bu kadar acı vermekten vaz geçerdi insanlara.
Bazen fırtınalar iyi gelir insana..
Tekneni biraz yıpratır ama güvertende hiçbir pislik kalmaz…
Yaşayıp gidiyoruz işte; Bazen cümle âlem birlikte,
Bazen yapayalnız, içimizde…
Sonu belli olmayan bir yoldur hayat.
Önüne neyin, ne zaman çıkacağını bilemezsin.
Bazen bir şeyler alır götürür senden; tutamazsın.
Bazen de hayatın getirdiklerinden kaçmak istersin; kaçamazsın.
Herkes bir oyuncudur aslında, hayat denen şu dar sahnede..
Yönetmeni bellidir ama, senaryoyu bilemezsin..
Hayat işte..
Acılarını gizlemek için gülüyorsun,
Bazen bitmek bilmeyen dertler
Yağmur olur üstüne yağar,
Ama unutma ki, rengarenk gök kuşağı yağmurdan sonra çıkar.
Deniz gibidir hayat;
Bazen dalgalanır, bazen durulur…
Kimi durmadan yüzer, kimi yorulur.
Kimilerini uzaklara götürür,
Kimi bir yerde kıyıya vurur.
Hangi pencereden baktığınla ilgilidir hayatın sana sundukları.
Ya tebessüm ettirir ya isyan..
Hayat bazen;
Otobüsün sol camından etrafı izlerken, sağ camından kaçırdıklarımızdan ibarettir…
Aslında film çekimi gibidir hayat.
Tam mutlu oldum derken, yönetmenden ses gelir;
“KESTİK”..
Hayat bir yazboz gibi; parçaları birleştirdikçe anlamlayan,
Hayat bir oyun hamuru gibi; hayallerle şekil bulan,
Hayat ir gül gibi; dokundukça dikenini batıran,
Hayat bir tiyatro sahnesi gibi; senaryosu  kader olan…
Kimi çok sevdiysek,
Neyi çok istediysek,
Onu hep uzağımıza koydu hayat.
Hayat metrobüs gibidir.
Tam yer bulmuş oturacakken,
Bir de bakmışsın son durağa gelmişsin.
Bazen boş sandalye gibidir hayat.
Yer verecek gönlün vardır, oturtacak kimseyi bulamazsın…
Herkes zamanda yolculuk yapıyor aslında,
Bazen anılarıyla geçmişe, bazende hayalleriyle geleceğe,
Biz papatya falına bakıyoruz; seviyor mu, sevmiyor mu diye.
Hayat da bizim falımıza bakıyor, dayanacak mı, dayanamayacak mı diye.
Bu dünya; acılardan kaçamayacağın kadar küçük,
Kaybettiklerini bir daha bulamayacağın kadarda büyüktür.
Bedenimiz gemi, hayat bir deniz; bu yüzden bata çıka yaşıyoruz…
Avucumuzdaki kelebek gibidir hayat;
Ne çok sıkmaya gelir,
Ne de bırakmaya…
Ya hayallerimiz zamansız,
Ya da zaman çok acımasız…
Hayat bir taverna gibidir;
Güler, oynar, kederlenir;
Sonra hesabı öder, masayı boşaltırsın. Bekleyen yeni müşteriler için.
Mutluluk tam geliyor dernek, U dönüşü yapıyor…
Mutlu değiliz belki ama Umutluyuz…
Her şey üstüne üstüne geliyorsa,
Belki de sen ters yönde gidiyorsundur…
Hayat
Bir katlanma sanatı aslında…
Aza, çoğa, iyiye, kötüye.
Hatta kendimize bile…
Bir yerimiz varsa bu dünyada; her şey insanca olmalı,
Sevmek de, yaşamak da, ölmek de…
Lafa gelince eş, dost çoktur ama,
Herkes tek başına direnir hayata…
Hayatınızın kalitesini, hayatınızdaki insanların kalitesi belirler…
Hayat;
Tıpkı bir balıkçının dediği gibi
“RASTGELE”
Hayat döngüsü…
Başlangıç ve sonun karşılaşması…