Derler
ya,
Ağaçtan
düşen yaprak rüzgarın oyuncağı olurmuş.
Hayatla
mücadelen tutunduğun daldan düşene
kadardır..
Sonrası rüzgar nereye, sen oraya.
Derler
ya,
Ağaçtan
düşen yaprak rüzgârın oyuncağı olurmuş.
Hayatla
mücadelen tutunduğun daldan düşene
kadardır..
Sonrası
rüzgâr nereye, sen oraya.
Ömür;
elini tutturmayan yaramaz bir çocuk gibi,
Her
şeyi zamana bırakmayın..
Çünkü
zaman kimseyi sağ bırakmıyor.
Bu
dünyada hepimiz ayrı birer masalız aslında;
“Bir
varmışla” başlayıp, “Bir yokmuşla” biten.
Oluruna
bıraktım artık, gelişi güzel yaşıyorum hayatı.
Denk
gelirse mutlu oluyorum, gelmezse canı sağ olsun.
Aslında
herkes sevdiği insana bakarmış gibi baksa hayata;
Belki
de hayat, bu kadar acı vermekten vaz geçerdi insanlara.
Bazen
fırtınalar iyi gelir insana..
Tekneni
biraz yıpratır ama güvertende hiçbir pislik kalmaz…
Yaşayıp
gidiyoruz işte; Bazen cümle âlem birlikte,
Bazen
yapayalnız, içimizde…
Sonu
belli olmayan bir yoldur hayat.
Önüne
neyin, ne zaman çıkacağını bilemezsin.
Bazen
bir şeyler alır götürür senden; tutamazsın.
Bazen
de hayatın getirdiklerinden kaçmak istersin; kaçamazsın.
Herkes
bir oyuncudur aslında, hayat denen şu dar sahnede..
Yönetmeni
bellidir ama, senaryoyu bilemezsin..
Hayat
işte..
Acılarını
gizlemek için gülüyorsun,
Bazen
bitmek bilmeyen dertler
Yağmur
olur üstüne yağar,
Ama
unutma ki, rengarenk gök kuşağı yağmurdan sonra çıkar.
Deniz
gibidir hayat;
Bazen
dalgalanır, bazen durulur…
Kimi
durmadan yüzer, kimi yorulur.
Kimilerini
uzaklara götürür,
Kimi
bir yerde kıyıya vurur.
Hangi
pencereden baktığınla ilgilidir hayatın sana sundukları.
Ya
tebessüm ettirir ya isyan..
Hayat
bazen;
Otobüsün
sol camından etrafı izlerken, sağ camından kaçırdıklarımızdan ibarettir…
Aslında
film çekimi gibidir hayat.
Tam
mutlu oldum derken, yönetmenden ses gelir;
“KESTİK”..
Hayat
bir yazboz gibi; parçaları birleştirdikçe anlamlayan,
Hayat
bir oyun hamuru gibi; hayallerle şekil bulan,
Hayat
ir gül gibi; dokundukça dikenini batıran,
Hayat
bir tiyatro sahnesi gibi; senaryosu kader olan…
Kimi
çok sevdiysek,
Neyi
çok istediysek,
Onu
hep uzağımıza koydu hayat.
Hayat
metrobüs gibidir.
Tam
yer bulmuş oturacakken,
Bir
de bakmışsın son durağa gelmişsin.
Bazen
boş sandalye gibidir hayat.
Yer
verecek gönlün vardır, oturtacak kimseyi bulamazsın…
Herkes
zamanda yolculuk yapıyor aslında,
Bazen
anılarıyla geçmişe, bazende hayalleriyle geleceğe,
Biz
papatya falına bakıyoruz; seviyor mu, sevmiyor mu diye.
Hayat
da bizim falımıza bakıyor, dayanacak mı, dayanamayacak mı diye.
Bu
dünya; acılardan kaçamayacağın kadar küçük,
Kaybettiklerini
bir daha bulamayacağın kadarda büyüktür.
Bedenimiz
gemi, hayat bir deniz; bu yüzden bata çıka yaşıyoruz…
Avucumuzdaki
kelebek gibidir hayat;
Ne
çok sıkmaya gelir,
Ne
de bırakmaya…
Ya
hayallerimiz zamansız,
Ya
da zaman çok acımasız…
Hayat
bir taverna gibidir;
Güler,
oynar, kederlenir;
Sonra
hesabı öder, masayı boşaltırsın. Bekleyen yeni müşteriler için.
Mutluluk
tam geliyor dernek, U dönüşü yapıyor…
Mutlu
değiliz belki ama Umutluyuz…
Her
şey üstüne üstüne geliyorsa,
Belki
de sen ters yönde gidiyorsundur…
Hayat
Bir
katlanma sanatı aslında…
Aza,
çoğa, iyiye, kötüye.
Hatta
kendimize bile…
Bir
yerimiz varsa bu dünyada; her şey insanca olmalı,
Sevmek
de, yaşamak da, ölmek de…
Lafa
gelince eş, dost çoktur ama,
Herkes
tek başına direnir hayata…
Hayatınızın
kalitesini, hayatınızdaki insanların kalitesi belirler…
Hayat;
Tıpkı
bir balıkçının dediği gibi
“RASTGELE”
Hayat
döngüsü…
Başlangıç
ve sonun karşılaşması…